Yeni

Son Haberler

Kalp damar hastalıklarının artmasında öne çıkan 10 etmen nedir?

Kalp damar hastalıkları erkeklerde kadınlardan daha çok görülür. Bunun nedeni kadınlarda ki hormonların kolestrol düzeyini azaltıcı etkisidir. Kadınlarda özellikle menopoz döneminden sonra kalp damar hastalıklarının görülme olasılığı daha çok artar. Kalp damar hastalıklarının oluşumunda, genetik etmenlerin yanı sıra bazı sonradan edindiğimiz kötü alışkanlıklarımızda etkilidir.

  1. Yeterince meyve ve sebze tüketmemek. Hazır ve yüksek kalorili besinleri öğünlerimizden çıkartmalıyız.
  2. Birçok hastalığın kaynağı obezite yani aşırı kilo alımı sadece kalp damar hastalığına sebebiyet vermez bazı durumlarda ömrü bile kısaltabilir. Bu yüzden sağlıklı beslenip ideal kilomuzu korumamız gereklidir.
  3. Kötü kolastrol olarak bilinen LDL’nin yüksek olması kalp damar hastalıkları için ciddi risk oluşturur.
  4. Sağlıksız beslenmenin etkisiyle diyabet ve insilün direncinin artması kalp damar hastalıklarına sebebiyet verebilir.
  5. Hareketsiz yaşam, fiziksel aktivitenin azalması kalp damar hastalıklarına adeta davetiye çıkarır.
  6. Hipertansiyon görülmesi. Her üç bireyden birinde görülen hipertansiyon kalp damar hastalıkları için ciddi bir risktir.
  7. Bilimsel gerçekliği olmayan tedaviler kalp damar sağlığını olumsuz etkileyebiliyor.
  8. Sigara ve alkol tüketimi zamanla sizi birer kalp damar hastası yapabiliyor.
  9. Yaşadığınız yoğun stresslerde sağlığınızı bozabilir. Stressden uzak bir yaşam sürebilmek been sağlığınız için en güzel adımdır.
  10. Genetik faktörler. Aileden kalıtım yoluyla gelen bir kalp damar hastalığınız mevcut olabilir.

Tüm bu etmenler sizi kalp damar hastalıklarına daha yatkın hale getirebilir. Sağlıklı bir yaşam için bazı kötü alışkanlıklarınızdan uzaklaşmanız lazımdır. Unutmayalım ki, Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nun verilerine göre, “kalp damar hastalıkları insanoğlunun bir numaralı ölüm nedeni” demiştir. Bu nedenle, kalp ve damar sağlımızı koruyalım, düzenli doktor kontrollerimizi gerçekleştirelim.

Kalp damar cerrahisi hastalığı aort anevrizması nedir, nasıl teşhis edilir?

Aort damarı kalpten çıkan temiz kanı taşıyan en büyük damardır. Kalple arasında aort denen bir kapak bulunur. İlk dalları kalbi besleyen dallardır. Daha sonra, kol ve beyni besleyen dalları mevcuttur. Aşağı doğru inen aort damarı, göğüs boşluğunun içinde omurganın hemen önünde yer alıp diyaframa geçer. Sonrasında karın bölgesini geçip böbrek damarlarını ve bağırsak damarlarını verdikten sonra bacağa yönelip her iki bacağa yönelip ardından aort biter. Büyük, uzun bir damardır. Çap olarak 2,5-3 cm kalınlığında bir damardır. Alt uçlarına doğruda gederek incelme görülür.

Anevrizma, terimsel olarak genişlemedir. Aort anevrizması, aort damarının genişlemesi anlamındadır. Aort damarının normal çapının iki misli aşmasıdır. Çapı iki misline gelen aort damarı ameliyat sınırlarındadır. Çeşitleri mevcuttur. Aort anevrizması hastalarda hiçbir belirti görülmeksizin meydana gelebilir ya da çapına genişleme oranına ve bulunduğu yere bağlı bazı belirtileri gösterebilir. Nefes darlığına, bel ağrılarına neden olabilir. Genel olarak hastalık hasta tarafından rutin kontrollerde tesadüfi bir şekilde fark edilir. Bu yüzden düzenli rutin kontrollerinizi yaptırmanız oldukça önemlidir.

Hastalığın seyrinde, aort anevrizmasına bağlı yırtıklar oluşabiliyor. Hemen kalpten sonra çıkan ve göğüs boşluğu içinde olan aort yırtılmalarında iki türlü yırtılma mevcuttur. Birincisi, diseksiyon adını verdiğimiz iç kısmının dış kısmından ayrılması, iki tabakanın tamamen ayrılıp, aortun duvarının içine kan girmesi halidir. Bu durum çok ciddi göğüs ve sırt ağrısıyla seyreder. Çoğu zaman, kalp kriziyle karıştırılır. İkincisi karın anevrizmasıdır. Bu durumda ise etraf dokuya kan sızıntısı şeklinde olur. Bel ve karın ağrısıyla kendini gösterir.

Aort anevrizmasında risk grupları arasında, koah hastaları, yüksek tansiyon hastaları, damar sertliği hastaları, kalp kapakçıklarında sorun yaşayan hastalar bulunur. Hastalığı teşhis edebilmek için ekokardiyografi dediğimiz kalbin ultrosonografisi çekilebilir ve tansiyon kontrolü gerçekleştirilir. Her şeyden önemlisi kalp damar cerrahisi hastalıklarında rutin kontroller çok önemlidir. Özellikle risk grubu altındaysanız her altı ayda bir uzman hekime muayene olmanız da fayda vardır.

Varis hastalığı nasıl tedavi edilir?

Varis hastalığını tedavi ederken doktorunuz varisin tipi, boyutu ve yaygınlığına göre uygun bir tedavi yöntemi belirleyecektir. Genel olarak üç tip varis vardır. Deriden çıkıntı yapmayan saç kılı inceliğinde olan kılcal damar olarak adlandırılan varisler, ciltten hafif çıkıntı yapan orta boy varisler ve ciltten bariz bir çıkıntı yapan büyük varislerdir. Varis hastaları, genellikle bacaklarını yukarı doğru kaldırarak daha rahat ederler. Çünkü özellikle kapakçık yetersizliği sebebinde oluşan varislerde, kanın kalbe geri dönüşünü kolaylaştırmak adına bacağı kalp seviyesinin üstüne getirirler böylece bacakta birikmiş olan kanın kalbe geri dönüşümünü kolaylaştırırlar.

Varis hastalarında doktorunuz hastalığı belirleye bilmek için önce ultrasonografi ile damarlarınıza bakar.  Varise sebebiyet verebilecek olan ciltte iki ana damar bulunur ve bu damarların sizin varisinizle ilgili bir ilişkisi var mı bunu belirlemek amacılığıyla ultrasonografiden yararlanırlar. Eğer hastanın ultrasonografiden sonra tespit edilmiş bir kapakçık yetersizliği varsa ve ağrı, şişlik ve yanma gibi şikâyetler kişinin hayat kalitesini bozuyorsa bu durumda ameliyattan fayda görülür. Ameliyat dışında gelişen teknolojiler sayesinde lazerle varis tedavisi de gerçekleştirilmektedir. Lazer enerjisini taşıyan lazer fiberi varisli damarın içine ayak bileğinden bir iğne deliği kadar bir yerden girilerek yerleştirilir. Daha sonra bu fibere lazer enerjisi verilir. Böylece varisli damarın iç yüzeyinin yakılması sağlanır. Damarın iç yüzünü yakan fiber yavaş yavaş dışarıya çekilir ve damarın boylu boyunca yakılması sağlanır. Varisli damarın iç yüzeyinin yanması nedeniyle damar ateşle karşılaşan plastik bir hortum gibi içine doğru yapışarak kapanır. Kapanan damar bacaktaki ana toplardamarların sağlıklı şekilde çalışmasına imkân verir. Damar kaçağını ortadan kaldırdıktan sonra ya da alternatif tedavi yöntemi olarak da köpük tedavisiyle (skleroterapi) yöntemi kullanılır. Skleroterapi varis tedavisinde en sık kullanılan ve en iyi bilinen yöntemlerden birisidir. Halk arasında, “iğne tedavisi” ve son yıllarda popülerleşen ismiyle “köpük tedavisi” olarak da bilinir.

Skleroterapi, basit olarak, varislerin içine onları tahrip eden bazı ilaçların enjekte edilmesidir. Tahrip olan varisler, tıpkı bir yaranın iyileştirilmesi gibi, vücut tarafından gittikçe küçültülürler ve zamanla tamamen ortadan kaybolurlar. Bunun yanı sıra hastaya doktoru varis çorabı önerebilir. Varis çorabı, bilinen çoraplardan farklı olarak bacağı daha yüksek basınçla sarar. Gerek istirahat halinde gerekse çalışırken dışarıdan uygulanan bu basınç toplardamarlardaki göllenmeyi ve buna bağlı olarak gelişen ödem ve sızlama gibi şikâyetleri azaltmaya yardımcı olur. Uzman doktorunuz hangi durumda nasıl bir yöntem izleyeceğini kendi karar verecektir.

Kalp Cerrahisi

Hastalıklarla uğraşırken teşhisimizin doğru yapılabilmesi için hastalıklarımız hakkında bilgi birikimine de sahip olmalıyız. Doğru teşhis, gidilen doğru adres, konunun uzman doktoru olmalıdır. Bu sebeple; hangi hastalıkta hangi doktora gidilmeli bilmeliyiz. Vücudumuzun temellerinden kalp ve onun ekip arkadaşları damar sistemimizin çalışmasıyla ilgili aksaklıklar söz konusu olduğunda bir kardiyoloğa görünmeliyiz. Kardiyologlar sorunları tespit edip bizleri tedavi eder. Ancak tedavi bir operasyon gerektiriyorsa, kalp damar cerrahisi polikliniğine gitmeliyiz. Kalp damar cerrahisinin diğer adı kardiyovasküler cerrahisidir. Kalp damar cerrahisi hastalıkları oldukça önemli olup en kısa zamanda tedavisi yapılması gereken hastalıklardır. Aksi takdirde hastanın ölümüne kadar ulaşabilecek nedenler verebilir.

 Kalp damar cerrahisi, dolaşım sistemi organları ve bunların rahatsızlıklarıyla ilgilenir. Daha doğrusu, bu rahatsızlıkların cerrahi operasyonlarını gerçekleştirir ve sonrasında kontrollerini yapar. Dolaşım sistemini ana öğesi; kalptir. Kalp; göğüs kafesinde yapısı kas olan bir organdır. Vücudumuzda, göğsün orta çizgisi üzerinde biraz solda kalacak şekilde yerleşmiştir. Günde 100.000 kez kasılarak 8000 litre kanı sürekli olarak dolaşıma pompalamakla görevlidir. Kalbin ana görevi temiz kanı dokulara, kirli kanı da temizlenmesi amacıyla akciğerlere göndermektir. Dolaşım sistemimizin diğer elemanları atar damar, toplardamar ve kılcal damarlardır. Hepsi önemlidir fakat atar damar en önemlilerindendir. Tıpta adı arter olan atar damarlar kalpteki kanın vücuda dağıtılmasından sorumludur.  Vücudumuzda pek çok tıkanık damar mevcuttur fakat bunlar atar damar kadar önemli olmadığı için bizi etkilemez. Öte yandan bir atar damar tıkanırsa kalp kriziyle bile sonuçlanabilir. Yani kalp kadar damar yapılarının sağlıklı oluşu da bizim için oldukça önemlidir.

Kalp kasının gün içersinde sürekli olarak çalıştığını düşünürsek onun enerji ve oksijene olan gereksiniminin ne kadar büyük olduğunu anlayabiliriz. Kalbin bu gereksinimini karşılaması için vücudumuzda bulunan zengin atardamar ağı bulunmaktadır. İşte kalbi besleyen bu atardamarlara koroner damarlar denilmektedir. Biri sağda biri solda olmak üzere vücudumuzda iki adet ana koroner damar yer almaktadır. Her bir ana dal daha küçük yan dallara bölünür. Böylece kalp kasının belirli bölgelerinin beslenilmesi sağlanılır. Eğer bu dallardan biri tıkanırsa dalın beslediği kalp bölgesindeki kalp kasının ölümü gerçekleşir. Kalp kasının ölümüne “miyokard infarktüsü” denilmektedir. Koroner damarlarda tıkanma gibi sorunlar ortaya çıktığında ise kalp beslenemeyecek ve çalışırken zorlanacaktır.

Kalp ve damarlarımızın sağlığıyla ilgili birçok rahatsızlık mevcuttur. Ama sıklıkla rastlanılan bazı kalp damar hastalık belirteçleri vardır. Örneğin; göğüs bölgenizde ya da sol kolunuzda bir ağrı mevcutsa, kalp çarpıntı hissiyatı varsa, nefes darlığı söz konusuysa, geçmeyen bir yorgunluk hali varsa, bacaklarda ağrı ve şişkinlik görülüyorsa, bacak damarlarında belirginleşme veya siyahlaşma mevcutsa, ayaklarda morarma varsa en kısa sürede bir kardiyoloğa gidilmelidir. Bahsedilen belirtilerden hepsi bir anda görülmeye bilir. Bir veya bir kaçı söz konusuysa bile önlem alınıp doktora gidilmelidir. Kardiyolog durumun teşhisini yaptıktan sonra gerekli gördüğü hastaları kalp damar cerrahisine yönlendirecektir. Unutmamalıyız ki, kalp ve damar sağlığı beslenme ve yaşam şekliyle doğrudan ilgilidir. Dengesiz beslenme hem obeziteye neden olur hem de kalp ve damarları olumsuz etkiler. Çevrenin kirliliği, alkol ve sigara kullanımı ve stres gibi faktörler kalp ve damar hastalıklarının sebepleri arasındadır. Kalp damar hastalıklarından korunmak için dengeli ve sağlıklı beslenmenin yanı sıra fiziksel aktivite yani sporu da yaşamamıza dâhil etmeliyiz. Sağlığımızı yanlış bilgilendirmelerden ve bilimsel olmayan tedavi biçimlerinden de uzak tutmalıyız.

Unutmayalım ki hastalıklarımız doğru teşhis ve doğru tedaviyle iyileşebilir. Aksi takdirde, bedenimiz sağlığına kavuşmak için vakit kaybetmiş ve enerjisini boşa harcamış olur. O yüzden alternatif tedavi yollarından kaçınıp ivedilikle tıbbi bir uzmandan yardım alınılmalı ve sağlığımıza kavuşmak için doktorumuzun yönlendirmelerini dikkate alıp uygulamalıyız.

Varis hastalığı sebepleri nelerdir?

Varis riskinin artıran birçok neden bulunur. Obezite sebebiyle kilo artışıyla bacaklara fazla yük binmesi ve damarlarda sıkışmalara neden olabilir. Bu durumda varis olma olasılığınızı arttırır. Bunun yanı sıra ailenizde veya akrabalarınız da varis olan kişiler bulunuyorsa genetik olarak bu hastalığa yakalanma riski her zaman vardır. Varis hastalığı mesleki hastalıklar arasında da bulunmaktadır.

Mesleğinizi icra ederken eğer çok fazla ayakta duruyorsanız ya da çok fazla yürüyorsanız varise yakalanma riski taşıyorsunuz. Varis hastalığı, özellikle ilerleyen yaşlarda görülen bir hastalık türüdür. Bunun kaynağı da yavaş yavaş başlayan hareketsizlik ve dokuların kendini yenilemekte zorlanması yada hiç yenilememesi durumlardan kaynaklanır. Örnek vermek gerekirse 50 yaş üzeri insanlardaki özellikle kadınlarda varis türü fark etmeksizin belirirken ince varis, kalın varis görülme riski çok yüksektir.

Ayrıca varis hastalığının kadınlarda görülme olasılığı oldukça çoktur. Kadınlarda kullanılan doğum kontrol haplarından, gebelik sırasında ki semptomlardan ve doğum sonrasından kaynaklı, karşılaşılan varis hastalıkları sayısı oldukça fazladır. Tüm bu sayılan varis hastalıkları sebepleri dışında, kabızlık, ıkınma sonucu kaynaklanan varisler, travma geçiren bireylerde görülen varisler, tümörler ve damar iltihabı, hareketsizlik, aşırı sıcakta kalmak (hamam, sauna gibi) ve aşırı yüksek topuklu ayakkabı giymekte varis hastalığına sebebiyet verebilir.

Randevu Alın

Hızlı ve Kolayca Randevu Alın

İletişim 0212 291 11 11
ArabicEnglishGermanRussianSpanishTurkish